FİNANSAL ALDATMACA VE İŞLETME HİLELERİ |
Author : Ali İhsan ÖZEROGLU |
Abstract | Full Text |
Abstract : Gerek kurumsal gerekse aile şirketlerinde, çalışanlar tarafından haksız kazanç elde etmek amaçlı çeşitli yolsuzluk, usulsüzlük ve hileler yapılmaktadır. Yapılan hilelerin arkasında bulunan bahaneler, yönetimdeki eksikliği, tedbirsizliği ortaya koyarken kimi zaman da yönetimdeki çaresizliği de sergilemektedir. Çünkü alınan tüm önlemler ve oluşturulan denetim sistemleri “herkese %100 güvensizlik” esasına göre oluşturulamamaktadır ve güven duyulan birkaç kişi muhakkak sistemin içinde bulunmaktadır. Bu yüzden denetim sisteminde “insan” unsuru oldukça hile kavramı da hep olacaktır. İşletmelerde hilenin önlenmesi amacıyla yönetsel olarak alınan tedbirlerden biri yönetimi kademeleştirerek sorumluluklar verilmesidir. Burada amaç hilenin oluştuğu kademenin tesbit edilmesi ve gerekli önlemlerin daha o kademe alınmasıdır. Önlem, kademe görevlisine verilen sorumlulukla gerçekleştirilmek istenmektedir. Denilebilir ki işletmelerdeki dikey yapılaşma, kademe bazında çalışanları başarıya motive etme nedeniyle olduğu kadar, hileyi önlemenin de bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yatay yapılanmalarda “iç denetim” ve “iç kontrol” gibi mekanizmalarla “ oto kontrol” sistemleri oluşturularak hilenin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Bu mekanizma hileyi ortadan kaldırmaya yetmemiş olsa gerek ki “teftiş kurulları” mevcut yerlerini korumaya devam etmektedir. Bilindiği üzere iç denetim ve iç kontrol işlem hatalarını ve hileleri ortadan kaldırmaya yönelik proaktif çözümler iken, “teftiş” ; hata, kusur, hile ve suç bulmaya yönelik etkinliktir. Bu çalışma insanları hileye yönelten unsurları incelediği gibi önlemler hakkında bilgi vermeyi de amaçlamaktadır. |
|
YEREL YÖNETİM OMBUDSMANININ TÜRKİYE’DE UYGULANABİLİRLİĞİ ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME |
Author : Arzu YILDIRIM |
Abstract | Full Text |
Abstract : Son yıllarda hız kazanan gelişmelerle birlikte, yeni kamu yönetimi anlayışı çerçevesinde dünyadaki birçok ülkenin köklü değişikliklere gittiği, değişim ve gelişim çabası içerisinde olduğu görülmektedir. Türkiye de bu kapsamda bu değişim trendine ayak uydurmak için çalışmalar başlatmıştır. Halkın yönetime katılımının sağlanmasıyla yönetenlerde artık hesap verme sorumluluğu anlayışı yerleşmiştir. Böylece yönetimin daha etkili, daha verimli, yerinde ve amacına uygun bir şekilde denetlenmesinin de önü açılmıştır. Ortaya çıkan bu gelişmeler denetim alanında çağdaş denetim tekniklerinin geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Türkiye’de yerel yönetimlerin denetiminde ortaya çıkan sorunların çözümlenmesi ve yönetimin iyileştirilmesi sürecinde halkın yerel yönetimlerin kötü yönetimlerine karşı daha etkin bir şekilde korunmasında, daha ucuz ve hızlı bir denetim mekanizması olan yerel yönetimler ombudsmanına ihtiyaç duyulmaktadır. Yerel yönetimler ombudsmanında amaç; mevcut denetim mekanizmalarını ortadan kaldırmak değil, onları güçlendirmek ve tamamlamaktır. Bu çalışmada, Türkiye’de yerel yönetimlerin denetiminde ortaya çıkan sorunların çözümünde ve yönetimin iyileştirilmesinde oluşturulabilecek bir yerel yönetim ombudsmanının uygulanabilirliliğini ve sağlayabileceği katkıları ortaya koyabilmeyi amaçlanmaktadır. |
|
DOĞUBAYAZIT İSHAK PAŞA SARAYI HAYAT AĞACI MOTİFLERİ |
Author : Serap BULAT |
Abstract | Full Text |
Abstract :Urartu’lardan bu yana önemli bir geçit ve sınır şehri konumunda olan Doğubayazıt, Osmanlı Dönemi’nde sancak merkezi konumuna getirilerek, hızlı bir yapılaşma süreci içerisine girmiştir.Bu süreç içerisinde de, önemli bir bölge konumunda olan Doğubayazıt’da inşa edildiği yüzyılda olduğu gibi, günümüzde de en önemli Osmanlı Dönemi mimari eseri olan İshak Paşa Sarayı inşa edilerek hala etkili görünümüyle varlığını sürdürmektedir. H.1199 ( M.1784 ) yılında tamamlanan saray, tamamen Türk saray geleneğinde inşa edilmiştir. Ancak mimarisi ve bezemeleri açısından ele alındığında Osmanlı saray anlayışından çok farklı özellikler gösterdiği dikkat çekmektedir. Özellikle de harem taç kapısının sağında ve solunda, harem taç kapısını çevreleyen bordür içerisinde, selamlık taç kapısının iç kısmında, cami iç mekanında, mihrap nişinin iki yan köşe paye başlıkları üzerinde ve türbenin gövdesinde yedi kez tekrarlanmak suretiyle kullanılan hayat ağacı motifleri ön plana çıkmaktadır. Hayat ağacı evrenin direği, cennet, gök, bereket gibi kavramların yanı sıra evrenle yaşam arasında tüm ilişkileri simgeleyen evrensel bir motif olarak bütün inanç sistemlerinde var olmuştur. Farklı tarzda farklı anlamlarda kullanılmış olan bu motif, Selçuklu yapılarında büyük ihtimalle tasvir edildiği medrese, cami, saray gibi yapılara önemli bir merkez olduklarını belirtmek amaçlı yapılmış olmasıyla birlikte Osmanlı sanatında da geniş uygulama alanı bulmuştur. Ancak, XVIII. Yüzyılda daha çok dekoratif özellik kazanarak bitkisel motifler ile birlikte çiçeklerin de kullanıldığı değişik kompozisyonlarla karşımıza çıkmaktadır. İshak Paşa saray’ında bulunan hayat ağacı motiflerinde ise, naturalist tarzdan soyutlamaya kadar giden değişik tarzda ilginç örneklerle karşılaşmaktayız. Sarayda bulunan hayat ağacı motifleri yapıldığı dönem özellikleri ve bölgesel farklılıklarla birlikte daha çok dekoratif özellik kazanarak bitkisel motiflerle birlikte çiçeklerin kullanıldığı değişik kompozisyonlarla kullanım alanı bulmuştur |
|
MATEMATİK ÖĞRETİM SÜRECİNDE ÖĞRETMENLERİN KARŞILAŞTIKLARI İLETİŞİM ÇATIŞMALARI |
Author : Kamil AKBAYIR - Cemed KAYA |
Abstract | Full Text |
Abstract : Bu araştırma matematik öğretiminde başarıyı olumsuz etkileyecek iletişim çatışmalarını incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada il merkez, ilçe merkez ve köylerdeki matematik öğretmenlerinin düşünceleri alınmıştır. Böylelikle iletişim çatışmaları öğretmen ve yerleşim yerleri boyutlarıyla incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmaya 60 matematik öğretmeni katılmıştır. Katılımcılara 55 madde ve beşli likert tipi ölçek uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre; öğretmenlerin iletişim becerileri genel olarak etkili bulunmuştur, ancak bu becerilerin geliştirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. |
|
İLKÖĞRETİM HAYAT BİLGİSİ DERS KİTAPLARINDAKİ SPOR VE BOŞ ZAMAN TEMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ |
Author : Mikail TEL |
Abstract | Full Text |
Abstract : Bu çalışmanın amacı, ilköğretim 1. 2. ve 3 sınıf hayat bilgisi ders kitaplarında bulunan metin ve görselleri spor ve boş zaman aktivite çeşitleri açısından incelemektir. Bu araştırmada 2013- 2014 eğitim öğretim yılında okutulan MEB 1, 2 ve 3. sınıflarda hayat bilgisi ders kitabındaki spor ve boş zaman teması içerik ve nicelik bakımından betimsel tarama yöntemiyle değerlendirilmiştir. Birinci sınıf hayat bilgisi ders kitaplarında boş zaman aktivite çeşitlerine daha yüksek oranlarda yer verilmiş, spor branşı olarak ta futbol, daha fazla görselde yer almıştır. İkinci sınıf hayat bilgisi ders kitabında spor 2 ayrı başlık, boş zaman aktiviteleri de 6 ayrı başlıkta yer aldığı görülmüştür. Spor ve boş zaman aktivitelerinin ayrı bir başlık olarak ele alınması önem arz etmektedir. Boş zaman aktivitelerinin hem sözel olarak hem de görsel olarak çeşitlerinin fazla olduğu görülmüştür. Üçüncü sınıf hayat bilgisi ders kitabında spor ve boş zaman aktiviteleri görsel olarak çeşitliliğinin fazla olduğu görülmüştür. Kitapta spor branşlarındaki çeşitliliğe fazlaca yer verilmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda hayat bilgisi ders kitabında spor ve boş zaman temasının var olduğu belirlenmiştir. Görseller ve metinlerde oranın %10 olduğu belirlenmiştir. Tüm kitaplarda %15’ lere çıkarılması spor sevgisinin boş zaman aktivitelerine katılma alışkanlığını kazandırılmasında etkili olacaktır. |
|
DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU’DA KADIN PROBLEMLERİNE GENEL BİR BAKIŞ, ÖZELDE AĞRI DOĞUBEYAZIT YÖRESİNDE KADIN DIŞLANMIŞLIĞININ SOSYOLOJİK VE PSİKOLOJİK BOYUTU ÜZERİNE DEĞERLENDİRME |
Author : Aşkım HATUNOĞLU - Yavuz HATUNOĞLU - Mehmet Ali AVCI |
Abstract | Full Text |
Abstract :Bu çalışmamızda amaç; ülkemizin kanayan yarası konumunda olan kadın sorununa Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi penceresinden bakmak, bu sorunun alt yapısını sosyolojik ve psikolojik yönden irdeleyerek konu hakkında çeşitli çözüm önerileri getirmektir. Hemen hemen tüm ilahi dinlerin kutsal saydığı ve korunması için çeşitli önerilerde bulunulduğu kadının gelinen aşamada hiçte hak ettiği bir yerde olduğu söylenemez. Bilim insanlarının ve sosyologların “toplumun aynası kadındır”, “toplumun medeniyet seviyesini kadının bulunduğu konum belirler” tespitlerine rağmen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kırsal kesimlerinde durumun içler açıcı olmadığı araştırmamızda gözlenmiştir. Kırsal kesimde kadının konumunu Atasözlerimize de yansımış şu sözler en iyi şekilde özetlemektedir. “Kadın her şeyi, erkek geriye kalan işleri yapar”, “karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etme”. Bu gün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kadın özellikle erkek çocuk ürettiği, maddi manevi hiçbir karşılık beklemeden evinde ve tarlasında çalıştığı ölçüde saygınlık kazanmakta, tüm bunlara rağmen yine de ikinci sınıf vatandaş olmaktan ve her türlü fiziksel şiddette maruz kalmaktan kurtulamamaktadır. Anadolu’nun birçok bölgesinde olduğu gibi incelediğimiz bölgelerde de kırsal kesim kadınları ile kentsel kesim kadınları hukuksal ve siyasal açıdan eşit haklara sahip olmalarına rağmen, kırsal kesim kadınlarının eğitim durumlarının ve ekonomik getirilerinin olmaması, son derece sınırlı bir dünya görüşlerinin olması, feodal realitenin ve erkek hegemonyasının çok güçlü olması gibi nedenlerden dolayı daha fazla ezilmekte, maddi manevi anlamda şiddete maruz kalmaktadır. Araştırmamızda tespit edilen önemli bulgulardan biri de kadının kırsal kesimlerde kendisini ikinci sınıf vatandaş olarak görmesi ve bu durumun son derece doğal bir olguymuş, kendi kaderleriymiş gibi kabul etmesidir. |
|
KADIN İSTİHDAMININ BOŞANMA VE DOĞURGANLIK ÜZERİNE ETKİLERİ: TÜRKİYE ÜZERİNE BÖLGESEL PANEL VERİ ANALİZİ |
Author : Oktay KIZILKAYA - Gülbahar ÜÇLER |
Abstract | Full Text |
Abstract :Bu çalışmada kadınların işgücüne katılımının toplum yapısı üzerindeki etkileri incelenmektedir. Bu amaçla kadın istihdamının boşanma ve doğurganlık üzerinde etkisi ampirik testlerle analiz edilmektedir. Ayrıca kadın istihdamı ve boşanma oranları konusunda ülkemizde bölgesel farklılıklar oldukça etkilidir. Bu nedenle çalışmada TÜİK’in Düzey-1 sınıflandırılması kapsamında 12 bölgeye ait veriler kullanılarak çalışmanın ampirik kısmı oluşturulmuştur. Çalışmada öncelikle serilerin durağanlık düzeyleri incelenmiş ve eşbütünleşme testleri ile (Panel Pedroni, Kao Eşbütünleşme ve Johansen Fisher Panel Eşbütünleşme) seriler arasında uzun dönemli ilişkinin varlığı tahmin edilmiştir. Bölgesel farklılıkların tahmin sonuçları üzerindeki etkilerini test etmek için Panel DOLS ve Panel FMOLS yöntemleri ile bölgesel katsayılar belirlenmiştir. Uygulama sonuçlarına göre Türkiye’de kadın istihdam sayısındaki artış boşanmayı pozitif yönde etkilerken, doğurganlığı negatif yönde etkilemektedir. Ayrıca Panel FMOLS ve Panel DOLS sonuçları bu konuda bölgesel farklılıkların olduğunu ispatlamaktadır. |
|
LİSANS PROGRAMINDA OKUTULAN COĞRAFYA DERS KİTAPLARI VE DERS NOTLARINDAN ÖĞRENCİLERİN BEKLENTİLERİNİ BELİRLEMEYE YÖNELİK NİTEL BİR ARAŞTIRMA |
Author : Ali BALCI |
Abstract | Full Text |
Abstract : Bu araştırma, İstanbul’daki bir üniversitenin coğrafya öğretmenliği lisans programına devam eden yirmi bir öğrencinin lisans programında okudukları ders kitapları ve ders notları ile ilgili beklentilerini tespit etmek amacıyla hazırlanmıştır. Bu maksatla katılımcılara uzman görüşü alınarak amaca uygun olarak hazırlanan açık uçlu sorulardan oluşan bir anket formu uygulanmıştır. Bu uygulama sonrasında beklentilerin ‘genel ve temel bilgiler vermesi, ayrıntılı ve anlaşılır olması, Türkiye’den ve Dünya’dan örneklere yer verilmesi, görsel ve güncel bilgiler içermesi…’ gibi özellikler içerdiği belirlenmiştir. Elde edilen bu veriler betimsel analize tabi tutularak çözümlenmiştir. Bunun sonucunda, katılımcıların beklentilerini karşılamada ders kitaplarının ders notlarından daha başarılı bulduğu, derslerde not tutturulmasına karşı çıktıkları, ‘güncellik, anlatım dili, görsellik…’ gibi beklentilerinde eksiklikler belirledikleri tespit edilmiştir. Tespit edilen bulgular yorumlanarak sonuçlandırılmış ve önerilerde bulunulmuştur. |
|
CAVAD MİRCAVADOVUN YARATICILIĞI |
Author : Tahir ÇELİKBAĞ |
Abstract | Full Text |
Abstract : Cavad Mircavadov,şüphesiz,çağdaş Azerbaycan sanatının en parlak temsilcilerinden biridir.Onun Moskova'da 1989 yılında Doğu Halkları Müzesi'nde düzenlenen kişisel sergisinin sonucunda yapılan açıklamada,bu ressam çağdaş Azerbaycan resim sanatının kurucusu seçildi. Ressam Leningrad'da 1954 yılına kadar yaşadı.Bakü'ye döndüğünde, o Buzovna kasabasında tanıdığı bir şahsı sahipsiz kalmış evinde tek başına yaşamış,burada tamamen yaratıcı deneyimleri ile meşgul olmuş ve onun bu yaşam tarzı on yıl devam etmiştir (1955 den 1966 yılına kadar). İlginçtir ki ressamın en erken sanatsal faaliyeti 1967 tarihi ile kayıt altına alınır.Bu eserin adı “Yırtıcı” dır (90x130).C. Mircavadov’un korunup saklanılmış tüm eserlerinin panoramasını kapsayan,onların yükseklik açısından birbirine uygun olduğu sonucuna varıyoruz. Sadece erken döneminin az sayıdaki çalışmaları (60'lı yılların sonu) bize ispatlıyor ki, ressamın formalaşması çok hızlı olmuştur.Sanatçı için doğal olan gerçek görünümden,soyut tefekküre doğru dönüşüm sürecinin gelişmeye başladığına şahit oluyoruz.Sanatkarın resimlerinde birçok rutin kompozisyonları tesadüfen görüyoruz. |
|
OSTEUROPA IM ZUGE DER EU INTEGRATION Identität und Kulturelle Vielfalt in Europa |
Author : Ali AYATA |
Abstract | Full Text |
Abstract : Avrupa’da kimlik tartışmaları ve kimlik üzerine geliştirilen modellerin ortaya çıkması uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Avrupa Kimliği’nin oluşum aşamasındaki öğeler ve bu öğelerin yeni kimlik inşası sürecinde ne kadar kapsayıcı olacağı tartışılan konuların başında gelmektedir. Soğuk Savaş konseptlerini andıran kültürel farklılık tezleri üzerine yeni ve bütünleşmeci bir Avrupa Birliği vizyonu kurmak mümkün görünmemektedir. Kültürün bir coğrafyaya hapsedilmesi ve kültür şovenizmine varacak bir ayrımcılık yapılması küreselleşen dünyada anlamsız hale gelmiştir. Günümüzde AB üyesi ülkeler arasında Avrupalılık konusu ülkeden ülkeye farklılık arz etmekte ve üye ülke vatandaşlarının öncelikle kendilerini ülkelerine bağlı hissettikleri ön plana çıkmaktadır. Farklı kültürlerin ekonomik olarak bütünleşebilmesi ve ekonomik düzene uyum sağlayabilmesi için öncelikle birlik duygusunu benimseyen, Avrupalılık kimliğini içselleştiren insan bilincine ihtiyaç vardır. Bu çalışma, Avrupa Topluluğunun genişleme süreçleri ve Avrupa entegrasyonunda kaydedilen aşamalar sırasında sık sık gündeme gelen Avrupa kimliği kavramının içeriğini ve potansiyelini Avrupa Birliği’ne üye olan Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri bağlamında incelemektir. |
|
FACEBOOK’UN YÜKSEKÖĞRETİMDE EĞİTİME DESTEK AMAÇLI KULLANIMI: İLETİŞİM VE PAYLAŞIM TEMELLİ ALTYAPI ÜZERİNE BİR İNCELEME |
Author : Ayhan SERHATERİ - Emre YILDIRIM |
Abstract | Full Text |
Abstract :İnternet ve bilgi teknolojilerinin gelişmesi birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da değişiklikler getirmiştir. Bu gelişme öğretmen-öğrenci etkileşimini fiziksel ortamdan alıp sanal ortama taşmıştır. Bu çalışmada bir sosyal paylaşım sitesi olan Facebook’un eğitime sağladığı katkı araştırılmıştır. Facebook’un hem paylaşım hem de iletişim temelli altyapısının yükseköğretimde olumlu bir etkisinin olup olmadığı incelenmiştir. Bu bağlamda Sakarya Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencilerine hazırlanan bir anket formu sunularak veri toplama işlemi gerçekleştirilmiştir. Toplanan veriler Spss 20 paket programı ile analiz edilerek çeşitli sonuçlara ulaşılmıştır. Ulaşılan sonuçlar değerlendirildiğinde Facebook’un üniversite öğrencileri arasında daha çok iletişim amaçlı kullanıldığı yorumu yapılabilir. Bulgular, Facebook’tan çeşitli derslerin takibi ve paylaşım açısından incelendiğinde ise öğrencilerin katılım düzeylerinin düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır. |
|
OKULLARIN ENTELEKTÜEL SERMAYELERİ İLE ÖRGÜTSEL İMAJLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ÖĞRETMEN GÖRÜŞLERİNE GÖRE İNCELENMESİ |
Author : Murat BAŞAR - Durdağı AKAN - Cemil ŞAHİN |
Abstract | Full Text |
Abstract : Tarama modeliyle yapılan bu çalışmada okulların entelektüel sermayeleri ile örgütsel imajları arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmaya Erzurum il merkezindeki ilköğretim okullarında görev yapan 441 öğretmen katılmıştır. Katılımcılardan elde edilen veriler SPSS 19 paket programında değerlendirilmiştir. Yapılan temel bileşenler analizi sonucunda, entelektüel sermayenin yapısal sermaye, ilişkisel sermaye, bilişim(bilgi teknolojilerini kullanma), insan sermayesi ve arge’den oluştuğu tespit edilmiştir. Örgütsel imaj ise çalışma ortamı, yönetim kalitesi, finansal sağlamlık, duygusal cazibe, hizmet kalitesi ve toplumsal sorumluluktan oluşmaktadır. Bu çalışmada t testi, tek yönlü varyans analizi (Anova), korelasyon ve regresyon analizi yapılmıştır. Entelektüel sermaye ve örgütsel imaj ölçeğinin Alpha güvenirlik değeri .95, KMO değeri .96 bulunmuştur. Okulların entelektüel sermayesi ile örgütsel imajları arasında güçlü bir ilişkinin olduğu görülmektedir. Okulların entelektüel sermaye alt boyutları örgütsel imajın %75’ini açıklarken örgütsel imajının alt boyutları entelektüel sermayenin %88’ini açıklamaktadır. Okulların entelektüel sermayesi arttıkça okulların imajının da artmakta olduğu sonucuna ulaşılmıştır. |
|
İBN SİNA FELSEFESİNDE VAHYİN KONUSU VE İÇERİĞİ HAKKINDA |
Author : Rahil NECEFOV |
Abstract | Full Text |
Abstract : İbn Sina'nın peripatetik felsefesinde vahiy sorununun içeriği, temellerini Farabi'nin attığı ve İbn Sina tarafından hayli geliştirilen "peygamberlik" teorisi ile sıkı sıkıya bağlıdır. Filozofa göre vahyi algılama doğrudan peygamberlik kavramının kendisini yansıttığından, vahiy peygamber olan insanın doğasına yabancı değil. Bu ilâhî bilginin kaynağı Allah'tır ve peygamber ise onun Allah'ın bizzat kendisinden değil, aktif akıl sayılan akıldan alındığını kabul eder . Vahiy alan insan aktif akılla temas halinde oluyor ve bunu peygamberin kimliği için üstün bir derece sayabiliriz. Fakat bu, son olamaz. Vahyin kabul edilmesi bu basamak gibi olan yükselişte bir aşama oluşturuyor. İnsan bu yolla yüksəlişine yine devam ediyor . İbn Sina eserlerinde peygamberlik misyonunun topluma propaganda olduğunu iddia ediyor. Yani o, siyasetle duygular dünyasının, ilimle zihinsel dünyanın gerçekleşmesi için faydalı olan şeyleri insanlara vahiy yoluyla tebliğ etmeğe görevlendirilmiştir. Filozof vahyin kabul görmesinde hayal gücünün rolünü gerçekle hiçbir ilgisi olmayan olayların ortaya çıkışında temel faktor olan, uykuda ve uyanık durumda gerçekle bağlantılı olacakların kabul görmesini sağlayabilen bir olgu olarak niteliyor. Filozof insanı genellikle yaratılışın gayesi bilir. İnsanı hem dünyaya, hem de ilahi dünyaya bağlayan kırılmaz ilişkiler mevcuttur. İnsanda nefsin üç derecesinden biri olan nefs-i natıka ile ilahi dünyaya, nebati ve hayvani nefisle maddi dünyaya bağlanıyor. En mükemmel insan ise aktif akıl ile daima ilişkide olan, onunla melekler dünyasına kapanan insan olmalıdır. Bu insan da peygamberin kendisidir. |
|
MODERN TÜRK HEYKEL SANATININ DOĞUŞU |
Author : Mustafa BULAT - Serap BULAT - Önder YAĞMUR - Barış AYDIN |
Abstract | Full Text |
Abstract : Batılı anlamda heykel eğitimi veren ve ülkenin ilk güzel sanatlar okulu, Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane'nin kuruluşu, 1883 yılında, Paris’teki Ecole Nationale des Beaux – Arts model alınarak gerçekleştirilmiş ve neo-klasik bir eğitim anlayışıyla sanat eğitimine başlamıştır. Okul 1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilmesiyle, bu dönemde her alanda yapılan yenilikler, modernleşme, çağdaşlaşma, kalkınma ve reform hareketleri sanat alanında da köklü açılımlara yol açmıştır. Yetenekli kişiler devlet tarafından yurtdışına gönderilerek, güzel sanatlar alanlarının gelişimine öncülük etmeleri sağlanmış ve heykel alanındaki eğitim sürecinin güçlenmesi bu dönemlerde başlamıştır. Bu yurt dışına gönderilen sanatçılar, eğitimlerini alarak ülkeye dönmeleriyle, Türk heykel sanatının gelişiminde ve atılım yapmasında önemli yere sahip olmuştur. Dünyaca tanınan heykel sanatçısı Rudolf Belling, bu tarihte Güzel Sanatlar Akademisi’nde, heykel eğitiminin başına getirilmiş, bu sanatçının Akademi’deki etkinliği, Türk heykeli için önemli bir aşama oluşturmuştur. Belling'in, uygulamış olduğu heykel eğitimi programında, modern sanat akım uygulamalarına yer vermemekle birlikte, akademizme de kapılmayan, çağın gelişmelerine açık tavrıyla, türk heykel sanatında yeni bir dönemin kapısını aralamış, kendi uygulamalarıyla da kendinden sonrakiler için örnek oluşturarak, pek çok öğrenci yetiştirmiş, bu yetiştirdiği öğrenciler, ikinci kuşak heykeltıraşlar grubunu; Hüseyin Anka Özkan, Hakkı Atamulu, Yavuz Görey, İlhan Koman, Zerrin Bölükbaşı, Hüseyin Gezer, Turgut Pura, Şadi Çalık oluşturmaktadır Cumhuriyet sonrası, ilk çağdaş Türk heykeltıraşlar ve Türk heykel sanatı tarihinin temellerini atan sanatçılar arasında; Ali Hadi Bara, Zühtü Müridoğlu, Şadi Çalık, İlhan Koman, Kuzgun Acar olduğu görülür. Cumhuriyet’in ikinci kuşak çağdaş sanatçılar arasında ise ; Ali Teoman Germaner , Saim Bugay, Tamer Başoğlu, Mehmet Aksoy, Seyhun Topuz , Meriç Hızal , Remzi savaş, Ferit Özşen, Koray Ariş, Osman Dinç, Azade Köker ve Rahmi aksungur gibi isimler yer alır. |
|
AİLE ÖZELLİKLERİ İLE OKUL ÖNCESİ EĞİTİME DEVAM EDEN ÇOCUKLARIN PROBLEM DAVRANIŞLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ |
Author : Fatma YAŞAR EKİCİ |
Abstract | Full Text |
Abstract : Bu araştırmanın amacı, aile özellikleri ile okul öncesi eğitime devam eden çocukların problem davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemini, İstanbul ilinin Avcılar, Beylikdüzü, Eyüp, Güngören, Bakırköy ilçelerinden rastlantısal örnekleme modeliyle seçilmiş 7 devlet ve 5 özel olmak üzere toplam 12 okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 295 çocuk ve ailesi oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak “Aile Bilgi Formu” ve “Anaokulu ve Anasınıfı Davranış Ölçeği”nde ( Preschool and Kindergarden Behaviour Scale (PKBS–2)) yer alan "Problem Davranış Ölçeği" kullanılmıştır. Ölçek, Merrell tarafından geliştirilmiş ve Türkçeye uyarlama, geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Özbey tarafından yapılmıştır. Problem Davranış Ölçeği Dışa Yönelim, İçe Yönelim, Antisosyal ve Ben Merkezci olmak üzere dört faktörden oluşmaktadır. Verilerin analizinde SPSS paket programı kullanılmıştır. Araştırma sonunda şu sonuçlara ulaşılmıştır: Okul öncesi eğitime devam eden çocukların problem davranışları ile çocukların anaokuluna devam etme süresi, yaşı; annenin yaşı, mesleği, çalışma durumu; babanın eğitim durumu, mesleği, çalışma durumu, ailenin ekonomik durumu ve ailedeki çocuk sayısı arasında anlamlı bir ilişki yoktur. Bundan farklı olarak okul öncesi eğitime devam eden çocukların problem davranışları ile çocuğun cinsiyeti ve annenin eğitim durumu arasında anlamlı bir ilişki söz konusudur. |
|
NAKİT YÖNETİMİNİN BAŞARISININ SAĞLANMASINDA İÇ KONTROLÜN ROLÜ: ÜRETİM VE HİZMET İŞLETMELERİ ARASINDAKİ FARKLILIKLARIN TESPİTİ |
Author : Erdem KÜRKLÜ |
Abstract | Full Text |
Abstract : Bu çalışmada, üretim ve hizmet niteliğindeki işletmelerin nakit yönetimlerinin etkinliğini araştırmak amaçlanmıştır. Araştırma, Osmaniye ilinde özel sektör alanında çalışma yaşamını faal olarak sürdüren üretim ve hizmet işletmeleri üzerinde yapılmıştır. İşletmede kurulacak olan kontrol sistemlerinin, kontrol mekanizmalarının verilerinden yararlanarak tutarlı kararlar alınabilmesi için nelerin kontrol edileceğinin önceden belirlenmesi gerekmektedir. Bu amacı gerçekleştirmek için soru kağıdı yöntemi kullanılmıştır. Bu noktadan hareketle, söz konusu işletmeler, karşılaştırmalı olarak analiz edilmiş ve sektörel olarak aradaki farklılıkların nedenleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak, hizmet işletmelerinin üretim işletmelerine kıyasla nakit sağlama ve mevcut nakitlerin yönetimi konularına daha az önem verdikleri saptanmıştır. |
|
THE HISTORY AND CULTURE OF THE INDIAN PEOPLE |
Author : Yalçın KAYALI |
Abstract | Full Text |
|
|
EĞİTİM VE BENLİK SAYGISI: KADIN KİMLİĞİNİN EĞİTİM YOLUYLA YENİDEN İNŞASI |
Author : Fatma Zehra FİDAN |
Abstract | Full Text |
Abstract : Eğitim, kadınların benlik saygısını yükseltici etkisiyle kadınların kimlik inşasına katkıda bulunan bir olgudur. Yüksek eğitim yoluyla meslek sahibi olan ve çalışma hayatına atılan kadınların benlik saygısı, bu eğitimsel süreçten geçilmediği duruma oranla yükselmekte, kendine güven duyan bir kimlik inşası mümkün olmaktadır. Eğitimsizlik, özellikle kentsel hayat şartlarında kadın yaşantılarını zorlaştıran bir etkiye sahiptir. |
|
HZ. NUH VE TUFAN BAĞLAMINDA KADİM MEZOPOTAMYA HAVZASINDA İKİNCİ MEDENİYET İNŞÂSI |
Author : Abdulmuttalip ARPA - Abdullah DİLEK |
Abstract | Full Text |
Abstract : Mezopotamya coğrafyası medeniyetlerin hafızasında derin köklere sahiptir. Bu kökler sadece etnik topluluklarda değil, birçok dini ve mitolojik gelenekte de izlere sahiptir. Mezopotamya havzası, monoteist gelenekler denilen Yahudilik Hıristiyanlık ve İslamiyet açısından ontolojik bir öneme sahiptir. Zira bu üç dini geleneğe göre de insanlığın hayata başlaması Mezopotamya’da gerçekleşmiştir. Bu çalışmamızda Mezopotamya havzasının bu konumu, evrensel bir olgu olarak tüm kültürlerde görülen Hz. Nuh ve tufan olayı ile birlikte ele alınacaktır. |
|
ÇEVRE VE ÇEVRE EĞİTİMİ ÜZERİNDEKİ YEREL YÖNETİM ETKİSİ |
Author : Ali Osman KOCALAR |
Abstract | Full Text |
Abstract : Çevre ile ilgili yapılan her şey bumerang etkisi ile insanlara mutlaka bir gün geri dönmektedir. Günümüzde daha iyi anlaşılmaktadır ki çevre, eğitim ile birlikte devamlılığını sürdürebilecek bir olgudur. Çevre sorunlarının önlenmesi ve çevre kalitesinin geliştirilmesi konusunda önemli sorumluluklar üstlenen yerel yönetimler, hizmet verdikleri yerin sosyal ve çevresel özelliklerine uygun bir çevre politikası geliştirmeli ve uygulamalıdırlar. Bu çalışmada örnek olarak Üsküdar Belediyesi’nin çevre ile ilgili yaptığı çalışma ve etkinlikler değerlendirilmiştir. Yerel yönetimlerin temel varlık nedenleri, insan yaşamı ve insan yaşamının kalitesinin iyileştirilmesiyle ilgilidir. Bu yüzden yerel yönetimler dışarıda bırakılarak çevrenin korunması ve geliştirilmesi mümkün değildir. Doğal çevrenin korunması ve insanların yararına değerlendirilmesi yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları arasındadır. Yerel yönetimler sınırlı kaynakları ve doğal varlıkları idareli kullanmakta hassas davranarak, bu konuda halkın eğitilmesi için her türlü çabayı göstermek durumundadır. Yerel yönetimler, kent ortamında oluşan katı ve sıvı atıkları sadece başka alanlara taşıyarak, çevre sorunlarına köklü çözümler üretemezler. Bu nedenle yerel yönetimler sürdürülebilirlik ilkesi içerisinde çevre yönelik çalışmalar yapmalıdır. |
|
XX YÜZYILIN 60 - 80 - LI YILLARINDA AZERBAYCAN SSR-IN ULUSLARARASI KÜLTÜREL ILIŞKILERI |
Author : Esedov Kamran ALİMOĞLU |
Abstract | Full Text |
Abstract :1964 yılında Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında imzalanan 72 bilimsel, kültürel anlaşma kültürel ilişkiler alanında özel bir rol oynamıştır. 1967 yılında, bu anlaşmanın imzalanmasından sonra, Türkiye'nin bilim adamları ve kültürel alanlarda görevlilerin Bakü'de düzenlenen onsekizinci yüzyıl şairi Molla Penah Vagif`in yıldönümü ile ilgili olarak yapılan törene katıldılar. Aynı yazarlar ve bilim adamları Asya ve Afrika ülkelerinin uluslararası konferansta biraraya gelerek bu olayın aynısını Türkiye'de gerçekleştirmek amacıyla belli koşulları oluşturdular. XX yüzyılın 80'li yıllarındaki kültür alışverişi işbirliği çapında hayata geçirilmeye başlar. Bu amaçla Azerbaycan SSC le diğer ülkeler arasında resmi işbirliği belgeleri imzalanır ki, bu da uluslararası kültürel ilişkilerin içeriğine zenginlik katmış oluyor. |
|
PLATON VE DEMOKRASİ ALGISI |
Author : Mehmet Fatih IŞIK |
Abstract | Full Text |
Abstract : Demokrasi kavramı, insanlık tarihi boyunca üzerinde en fazla tartışmaların yaşandığı kavramlardan biridir ve bu tartışmalar günümüzde de devam etmektedir. Çünkü, toplumlar ve insanlar her zaman daha ideal bir yönetim anlayışına sahip olmanın arayışı içinde olmuşlardır. Bu çalışmada düşünce tarihinde demokrasiyle ilk yönetilen toplum olarak kabul edilen Eski Grekler’den günümüze geline kadar çeşitli evrelerden geçen demokrasi kavramının kısaca tarihsel boyutu ele alındı ve bu kavramın zaman içinde nasıl değişime uğradığı vurgulandı. Bununla ilintili olarak demokrasinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için de, bu kavramın devlet denilen organizasyonun içindeki işleyişe dikkat çekilecek. Daha sonra ise çalışmanın ana temasını oluşturan Platon ve aykırı duruşuyla demokrasi yaklaşımı ele alınarak çalışma sonuçlandırıldı. Çalışmada ayrıca günümüzde en iyi yönetim biçimi olarak kabul edilen demokrasiye Platon’un neden karşı olduğu da irdelenmeye çalışıldı. |
|
FERİT EDGÜ’NÜN “YOLCU” ADLI KÜÇÜREK ÖYKÜSÜNDE YURTSUZLUK İTKİSİ |
Author : Veysel ŞAHİN |
Abstract | Full Text |
Abstract :Modern çağın yaşam biçimi, insanların varoluşsal kaygı ve korkularını tetikleyerek insanları içinde oturdukları yaşamı sorgular hale getirmiştir. Nitekim korku ve kaygılar; zaman ve mekânın içine sıkışan insan yaşamın en büyük tehditkârıdır. Zaman ve mekânın, yaşamı tehdit etmesi, insanların zamana sığmaması ve mekâna oturamamasına neden olur. Bu yüzden küçürek öykü, zamanı yitiren, mekâna oturamayan kişilerin çığlığıdır. Ferit Edgü’nün ‘Yolcu’ adlı küçürek öyküsü de insanın yaşam karşısındaki çaresizliği, bırakılmışlığı, yalnızlığını örtük bir anlatımla okuyucuya sunar. ‘Yolcu’ adlı öykü, küçürek öykü tarzının bir ürünüdür. Öykü sözcük ekonomisi açısından ele alındığında, küçürek öykü tarzının temel unsurlarından olan, sözcük düzeyinde simge, ağını kurduğunu görmekteyiz |
|
ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİNDE YERLİ DÜŞÜNÜRLER TARAFINDAN TÜRKÇE YAZILAN SOSYOLOJİYE GİRİŞ MAHİYETİNDEKİ KİTAPLARIN SİSTEMATİK ANALİZİ |
Author : Ayhan DEVER |
Abstract | Full Text |
Abstract :Sosyoloji bilimi 19. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmış ve hemen ardından ikinci evi olarak Türkiye’ye gelmiştir. Özellikle Osmanlı’nın içerisinde bulunduğu kötü şartlardan kurtulması amacıyla bir kurtarıcı olarak sarıldığı sosyoloji, ilk başlarda birtakım tercüme eserler dâhilinde geliştirilmeye çalışılmış, sonrasında ise bazı yerli yazarlar telif eserler üretmiştir. Bu eserler dâhilinde bazı çalışmalar yapılmaya, sosyoloji ülke geneline yayılmaya başlamıştır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte sosyoloji, daha da hızlı bir gelişim içerisine girmiş ve ülke geneline yayılarak özellikle bazı okullarda ders olarak okutulmaya başlamıştır. Böylece sosyoloji, ortaya çıkışının üzerinden fazla zaman geçmeden ülkemizde hemen herkesin duyduğu, üzerine konuştuğu bir bilim dalı haline gelmiştir. Bu gelişimin temelinde ise bu eserlerin, o dönem sosyolojisine ait bilgilerin, ülkemize aktarılması ve oluşturulmak istenen “Cumhuriyete sahip çıkan bireyler yaratma” çabası yer almaktadır. Bu çalışmanın amacı erken Cumhuriyet döneminde, yerli düşünürler tarafından Türkçe olarak yayımlanan sosyolojiye giriş mahiyetindeki kitapların karşılaştırmasını yapmak ve bulguları değerlendirmektir. Özellikle çalışmanın alanında giren 1929-1947 yılları arasında yayımlanmış 11 adet kitaba ulaşılarak, bu kitapların içeriklerine değinilmiş ve sonrasında da dönemin sosyolojisine ilişkin bir takım açıklamalarda bulunulmuştur. Çalışmanın sonuç kısmında ise adı geçen kitaplardaki bilgiler dâhilinde bir takım sonuçlara ulaşılmış ve çalışma sonlandırılmıştır. Ayrıca bu çalışma ile birlikte ülkemiz sosyoloji tarihine de katkı sunulması planlanmıştır. Çünkü araştırmaya konu olan döneme ilişkin sosyoloji literatüründeki çalışmaların azlığı dikkat çekicidir. |
|
ORTAOKULLARDA GÖREV YAPAN BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENLERİNİN MESLEKİ KİŞİLİK YETERLİLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ |
Author : Erdal DEMİR - Cengiz KARAGÖZOĞLU |
Abstract | Full Text |
Abstract : Araştırmada, ortaokullarda görev yapan beden eğitimi öğretmenlerinin mesleki kişilik yeterliliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın problem cümlesini; Beden eğitimi öğretmenlerinin mesleki kişilik yeterliklerinin kendilerince algılanması nasıldır? sorusu oluşturmaktadır. Tarama modeline uygun olarak yapılan araştırmada ölçek araştırmacı tarafından araştırma grubunu oluşturan beden eğitimi öğretmenlerine yüz yüze tekniği ile uygulanmıştır. Örneklem grubu 2011-2012 öğretim yılında İstanbul’da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi ve özel ortaokullarda görev yapan 224 beden eğitimi öğretmeninden oluşmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak BEÖ Mesleki Kişilik Yeterliliği Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen verilerin frekans dağılımları, mesleki kişilik yeterliliği ölçeği faktör puanları ile cinsiyet, yaş, hizmet yılı ve okul türü değişkenlerine göre farklılaşma durumları için parametrik Bağımsız Grup t Testi ve parametrik olmayan Kruskal Wallis testleri yapılmıştır. Analizler sonucunda; beden eğitimi öğretmenleri mesleki kişilik yeterlilikleri “tamamen yeterli” bulunmuştur. Alt boyutlarda da yine “tamamen yeterli” oldukları sonucu elde edilmiştir. Cinsiyet, yaş ve hizmet yılı değişkenlerine göre anlamlı bir farklılık bulunmamış fakat okul türüne göre anlamlı farklılık bulunmuştur. |
|
AHMET NAİM ÇILADIR’IN ÖYKÜLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME |
Author : Fatih SAKALLI |
Abstract | Full Text |
Abstract : Ahmet Naim Çıladır, Türk edebiyatında maden işçilerinin hayatlarını konu olarak ele alan ilk yazardır. Hikâyelerinde Zonguldak ve çevresinde hayatlarını sürdüren insanların yaşantılarına yer verir. Kuduz Düğünü (1968) adlı kitabında toplanan hikâyeleri, birkaç hikâyenin eklenmesiyle 2009 yılında Ateşnefes adıyla tekrar yayımlanır. Bu makalede Ahmet Naim Çıladır’ın hayatı, eserleri ve sanat anlayışından söz edildikten sonra öykücülüğü başlığı altında Ateşnefes adlı kitapta toplanan on iki öyküsü; içerik, bakış açısı ve anlatıcı, dil ve üslûp başlıkları altında ele alınacaktır. Sonuç bölümünde ise Ahmet Naim’in Türk öykücülüğündeki yeri hakkında bir yargıya varılmaya çalışılacaktır. |
|